23 Ağustos 2011 Salı

Türklerle Kürtler ve Akıldışılık

Her ne kadar Kenan Evren bir zamanlar “Kürt yoktur, onlar dağ Türkleridir” demişse de, Kürtler bu  bölgede Milattan önce 1000 yıllarından beri varlar. Bugün Kenan Evren’in de varlığını kabul ettiği Kürtlerle Türklerin birlikteliği de 11. yüzyılda Selçuklular'ın Anadolu’ya gelişiyle başladı. Yani en azından 900 yıldır iki halk birlikte yaşıyor.

Malazgirt’te, 1071'de Bizans ordusunda henüz Müslüman olmamış Türkler paralı asker olarak bulunurken  Kürtler Alparslan’ın  yanındaydılar.

Kürtler Yavuz ile Şah İsmail arasındaki savaşta Osmanlı'dan yana oldular. İdris-i Bitlisi önderliğinde Alevilerin imha sürecine katkıda bulundular.

Osmanlı'nın atadığı Kürt paşalar komutasındaki Hamidiye Alayları bu hizmet ve işbirliğini sürdürdü. Bu destek  18- 19. yüzyıllara kadar (neredeyse sorunsuz) sürdü

Ermeni tehcirinde İttihat ve Terakki kadroları aldığı kararları büyük oranda Kürtlerle birlikte hayata geçirdiler.

Kısaca Sünni kardeşliği çerçevesinde Hanefi Türklerle, Şafii Kürtler'in bir anlamda suç ortaklığı bin yıldır sürüyor. 1878 sonrasındaki bir dizi Kürt  isyanı bu ilişkideki aksayan taraflar.

Ulusal Kurtuluş Savaşımız sırasında bu ilişkiler yine iyileşti. Anadolu’nun hemen hemen tüm yaşayanlarının desteğini alan ve adeta adı konulmamış bir sosyal anlaşma ürünü olan Ulusal Kurtuluş Savaşı Orta Doğu’daki çağdışı gerici yapılanmaların yerine modern bir devleti doğurdu. Cumhuriyet, Orta Doğu karanlığında adeta parlayan bir yıldız oldu. Başlangıçta tüm Anadolu yaşayanları geleceklerini bu devlette gördüler.

Ama emperyalist güçler boş durmadı. İngilizlerin kışkırtma ve desteğiyle 1925'de Şeyh Sait kürtçü-şeriatçı isyanı yaşandı.

Bundan sonra da ilk dikkate değer Kürt örgütlenmesi olan PKK 1972'de kuruldu, 1978'de eyleme başladı. PKK hareketi çok ilginç bir seyir izledi.

12 Mart 1971  ve 12 Eylül 1980 darbelerinin  karanlık sürecinde her şeyden haberdar olduğu söylenen devlet tüm sol yapılanmaları ezip yok ederken PKK bu topraklarda boy attı, gelişti. Bunu anlamak da, anlatmak da  zor. Başlangıçta anti emperyalist  olduğunu söyleyen örgüt, Amerika’nın yardım ettiği bir taşeron haline geldi. Bugün emperyalistler Türkiye’yi Kürtler adına Abdullah Öcalan ile konuşmaya zorluyorlar.

Oysa bugüne kadar Kürtler'i yok sayma yaklaşımı yerine kendi Kürtlerimizle kendi isteğimizle,  zamanında konuşmayı becerebilseydik bu noktaya gelir miydik dersiniz?

Yasal zeminde, Kürt milletvekilleri, belediye başkanları, il genel meclisleri, belediye meclisleri, Kürt kanaat önderleri ortadayken, Apo ile görüşmek hangi akla sığıyor?

Yani kısaca Selçuklu, Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti ile geçen tam 900 yıldan sonra Kürt-Türk ilişkilerinin geldiği nokta bu.

Sizce de akıl dışı değil mi?

Bugün, doğudakinden fazla sayıda Kürt batıda yaşıyor. İşi, aşı, geleceği batıda. Hangi Türk ya da Kürt ailesinde karşı (!) taraftan gelin ya da damat yok ki? Ülkede Kürtler'in ekonomik ve siyasi anlamda statü kazanmalarında belirgin bir engel yok.

Türkiye’nin daha modern ve demokrat bir toplum olma umut ve mücadelesi sürüyor. Bunun meyvelerinden elbette ki Kürtler de yararlanacak.

Öyleyse Türkiye yerine asırlardır ihanetin, gericiliğin, kalleşliğin emperyalistlerce her gün yeniden ve yeniden sahneye konulduğu Orta Doğu’yu seçmenin akılla ilgisi var mı?

Yarın "Bir damla petrol, bir damla insan kanından daha değerlidir" diyen (Franklin D. Roosevelt) emperyalistler bugün pohpohladıkları Kürtler'i işleri bitince ateşin ortasına atmaktan çekinmezler. Öyleyse bu aymazlık niye?

Bugün Kürtlerin kaderlerini tayin hakları  emperyalistlerin petrolle ilişkilerine bağlı. Evet, Kürt halkı kendi kaderini tayin etmeli. Ama Orta Doğu cehennemine atılmak yerine bağımsız, onurlu, emperyalizmden kurtulmuş, özgür bir Türkiye’de birlikte yaşama seçeneği daha akılcı değil mi?

Türk ırkçıları ile Kürt ırkçılarının el ele verip ülkenin geleceğini mermi kovanlarında yakmalarını anlayabiliyor musunuz? Terörle mücadele, uyuşturucu, silah ve insan ticaretine akıtılan kaç yüz milyar dolarla ne kadar fabrika, okul, hastane yapılırdı hesaplayabilir misiniz? Bu  akıldışı kavgada on binlerce Türk ve Kürd'ün canını almak hangi akla ve vicdana sığıyor?

Bugün ve yarın iş ve ekmek bulmak, hatta fizik olarak yaşayabilmek için Türkiye  Cumhuriyeti Devleti'nin üniter ve demokratik biçimde sürmesi açıkça ortada iken bu yapıyı bozmaya çalışmayı anlamak mümkün değil.
                   
***                    ***                    ***

Bu akıl dışılığı aşabilmenin tek yolu var: Her iki tarafın da ırkçı söylemleri terk etmesi, silah kullanmayı bırakması, üniter  devlet çerçevesinde yapılabileceklerin konuşulması gerekiyor. Yani İnadına Barış, İnadına Kardeşlik, İnadına Birlikte Yaşamak!!!

Bin yılın suç ve yol arkadaşları bunu becermek zorundalar.